Beykoz Cam Sanatları & Turizm Derneği








ZOFİA RİZİ ANI EVİ
İstanbul'un arka bahçesi olarak tabir edilen Beykoz-Polonezköy, Zofia Rizi Anı Evi bölgedeki en keyifli gezi noktalarından biri. Burası, Zosia Teyzenin Anı Evi olarak da adlandırılıyor.
Anı evinin bulunduğu bina, Polonezköy'ün en eski yapıları arasında. Ev, Polonya köy ev mimarisinin en güzel örnekleri arasında gösteriliyor. Zofia Rizi Anı Evi'ndePolonezköy'ü anlatan fotoğraflar ve bunun yanı sıra Rizi ailesinin fotoğrafları sergileniyor. Bölgeye gelen turistlerin ziyaret duraklarından biri olan Zofia Rizi Anı Evi, yemyeşil bahçesiyle de göz doldurmakta. Bizce mutlaka bu tarihi evin sıcak atmosferinde keyifli bir müze gezisi yapmalısınız.

BEYKOZ KORUSU
Abraham Paşa Korusu olarak da anılan Beykoz Korusu, 27,9 hektarlık bir alana sahip. İstanbul'un en yeşil alanlarından biri olan koru, doğu kısmında doğal ormanlarla bütünleşiyor.
Adını aldığı Abraham Paşa, rivayetlere göre bu koruyu Sultan Abdülaziz'le oynadığı tavlada kazanmıştır. Fakat tahta geçen II. Abdülhamit Abraham Paşa'nın sahip olduğu toprakların fazlalığından rahatsızlık duymuş ve satın almıştır Beykoz Korusu'nu.
Koruda çınar, meşe, ıhlamur, akasya ve erguvan ağaçları görülmekte.
Beykoz Korusu günümüzde halka açık bir mekandır. İçerisinde otopark, restoran, kır kahvesi, açık spor alanları, oturma terasları, piknik alanları ve çocuk parkı bulunmakta. Koru, bir hafta sonunuzu değerlendirilebilecek keyifli bir gezi alanı olabilir.

AYDINLATMA VE ISITMA ARAÇLARI MÜZESİ
Küçük yaştayken eline bir kandil geçen ve sonrasında insanların daha önceleri nelerle ısındığı sorusunu kendine soran Mehmet Yaldız, bu sorunun peşinden koşarak tam 40 yıl sonra Aydınlatma ve Isınma Araçları Müzesi'ni kurmuştur.
40 yıl boyunca araştırmalarında eline geçen eşsiz tarihi parçaları biriktiren Mehmet Yaldız'ın müzesinde insanların elektriği bulmadan önce kullandıkları meşaleler, kandiller, şamdanlar, kolza yağı, gaz yağı, ispirto ve çeşitli yağlardan yakılan aydınlatma araçları sergilenmektedir. Bunların yanı sıra çeşitli dinlere ait olan tılsımlar, nazarlıklar, Anadolu tuğlaları, ilk yapılan matkaplar ve su terazileri de müze koleksiyonunda yerini almıştır.
Aydınlatma ve Isıtma Araçları Müzesi, Beykoz'a bağlı olan Çengeldere Mahallesi'nde bulunuyor. Pazartesi günü hariç her gün müzeyi ziyaret etmek mümkündür. 09:00-17:30 saatleri arasında Aydınlatma ve Isıtma Araçları Müzesi'ni gezebilirsiniz.

ANADOLU HİRARI MÜZESİ
İstanbul-Beykoz'da bulunan Anadolu Hisarı, biliriz ki tarihiyle ve muhteşem Boğaz manzarasıyla görenleri kendine hayran bırakır.
Anadolu Hisarı aynı zamanda bir müze statüsü kazansa da ziyaretlere kapalıdır. Hisarın Osmanlı döneminde denizden geçecek olan gemilerin kontrolünü sağlamak amaçlı yapıldığı bilinmektedir. Bu görkemli yapı, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış olup, döneminin en güzel örneklerinden biri.
7000 metrekarelik bir alana İstanbul Boğazı'nın en dar noktasında inşa edilmiş olan hisar, sadece özel izinlerle gezilebilmekte…

DENİZ VE SU ÜRÜNLERİ MÜZESİ
İstanbul'un gezilesi mekanlarından biri olan Deniz ve Su Ürünleri Müzesi, Beykoz ilçesi sınırları içerisinde yer alıyor.
Müze, 1988 yılında hizmete girmiş olup, denizlerden çıkarılan eserleri görme fırsatı vermektedir. Deniz ve Su Ürünleri Müzesi'ne 59 tane mercan, 585 tane dondurulmuş balık ve 869 tane mollüsk sergilenmektedir. Müzede sergilenen parçalar sadece Türkiye'deki denizlerden değil; Hint Okyanusu, Pasifik Okyanusu ve Kızıldeniz'den de çıkarılmıştır.
Beykoz ilçesinde bulunan Deniz ve Su Ürünleri Müzesi, Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi'ne bağlıdır.

CZESTOCHOVA MERYEM ANA KİLİSESİ
İstanbul'un en yeşil alanlarından biri olan Polonezköy'de birkaç gün geçirmeyi planlıyosanız eğer, Czestochova Meryem Ana Kilisesi'ni ziyaret etmenizi öneririz. 1842 yılında inşa edilen kilise İstanbul depreminde yıkılmış, yerine 1914 yılında bu kilise yapılmıştır. Aynı zamanda Polonezköy'ün ilk dinsel yapısı olarak bilinir.
Polonezköy otellerinde konakladığınız günlere Czestochova Meryem Ana Kilisesi'ni dahil edip, mistik bir yolculuk yapmayı ihmal etmeyin.

POLENEZKÖY ARICILIK MÜZESİ
İstanbul'un karmaşasından uzak bir nokta olan Polonezköy, şehrin içinde birkaç gün geçirmek isteyenlerin ilk adreslerinden biridir. Yılın her mevsimi açıktır Polonezköy otelleri. Bu durum bölgenin her mevsim ziyaret edilmesinin önemli sebeplerindendir.
Polonezköy sadece doğanın huzurunu değil, aynı zamanda Arıcılık Müzesi'yle de küçük bir gezi sunuyor. Polonezköy Arıcılık Müzesi, 39 yıllık arıcı olan Kemal Sayal'ın çabalarıyla kurulmuştur. Sayar, hayata geçirdiği müzeye gelen ziyaretçilerinden ücret istememektedir.
Polonezköy denilince akla ilk gelen şeyin bal olması, müzeyi merak edenlerin sayısını arttırıyor.
Polonezköy Arıcılık Müzesi'nde; ana arı ızgarası, bal süzme makinesi ve arıcılıkla ilgili birçok malzeme sergileniyor. Polonezköy otel fiyatlarını araştırıp kısa bir tatil yapmayı planlıyorsanız Polonezköy Arıcılık Müzesi'ni gezmeyi sakın unutmayın.

OTAĞTEPE
İstanbul'un doğal güzelliğini gözler önüne seren ilçelerinden biridir Beykoz. Eğer Beykoz'da bir hafta sonunuzu değerlendirmek istiyorsanız, sizleri Otağtepe'nin benzersiz manzarasına davet ediyoruz.
Muhteşem güzelliğine tarihi dokuların da karışıp harmanlandığı Otağtepe, daha önceki yıllarda ulaşım açısından biraz zor bir noktadaydı. Ulaşımın hızla gelişmesinin ardından artık kolaylıkla bulunabilen bölgeye; Beykoz sarı minibüslerle veya Kadıköy'den kalkan 15F otobüslerine binip Anadoluhisarı'nda inerek taksi ile Otağtepe'ye çıkabilirsiniz. Taksi ile gideceğiniz yolu, yürüyerek 10 dakikada da çıkabilirsiniz.
Bilinir ki; Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un ilk fetih hazırlıklarını Otağtepe'de yapmıştır.
İstanbul'un en cezbedici köşelerinden biri olan Otağtepe, İstanbul Boğazı'nın tüm ihtişamını gözler önüne seriyor. Otağtepe gezinizde şehrin en güzel manzarasını fotoğraflayıp ölümsüzleştirmeyi unutmayın.

BEYKOZ KASRI
Beykoz-Hünkar İskelesi'nin güneyinde bulunan Beykoz Kasrı, İstanbul'un tarihine ışık tutan yapılardan biridir. 1845 yılında yapılan kasır, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın isteği üzerine başlatılmıştır.
Mehmed Ali Paşa'nın ölümü üzerine kasır oğlu tarafından tamamlatılmıştır. Beykoz Kasrı'nın inşaatı bittikten hemen sonra dönemin padişahı Sultan Abdülmecid'e hediye edilmiştir.
Günümüzde turistler tarafından sürekli ziyaret edilen Beykoz Kasrı, zaman zaman değişik kurumlara hizmet etmiştir. İlk yıllarında sultan tarafından biniş kasrı olarak kullanılırken, sonraki dönemlerde yabancı devlet adamlarının kabul yeri olarak hizmet vermiştir. Osmanlı döneminde ise; yetimler yurdu olmuştur. Beykoz Kasrı mimarisinin yanı sıra iç dekorasyonu ve eşyalarıyla da görenlerin beğenisini kazanmaktadır. Bir hafta sonunuzda Beykoz Kasrı'nı ziyaret edebilirsiniz. Beykoz'da geçireceğiniz zamanlara; Anadolu Kavağı'nın doğal güzelliklerini ve Yuşa Tepesi'ni gezebilirsiniz.

İSKENDER PAŞA CAMİİ
Mimar Sinan'ın eserleri arasında olan İskender Paşa Camii, Beykoz'da Kanlıca İskelesi'nin önünde bulunmaktadır.
"Magos Fatihi" olarak bilinen İskender Paşa tarafından yaptırılan cami, aynı zamanda Kanlıca Camii olarak da bilinmektedir. İskender Paşa, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde devletin ileri gelenlerindendi ve bu camiyi Mimar Sinan'a yaptırmıştı. İskender Paşa'nın türbesi de bu caminin kuzeyinde kalmaktadır. Camiye sonraki yıllarda birçok ek bina yaptırılmıştır ve yenilenmiştir. Mimar Sinan'ınMihrimah Sultan Camii, Selimiye Camii, Şehzade Camii gibi görülmeye değer yapıtlarından olan İskender Paşa Camii Beykoz gezinizin bir parçası olmaya hazır. Hem dış hem de iç mimarisiyle görülmeye değer niteliktedir.

ELMASBURNU MESİRE YERİ
Ulaşımında zorluk yaşamayacağınız Elmasburnu Mesire Yeri, Beykoz-Riva'ya 20 dakika uzaklıktadır.
İstanbul'un en güzel ve manzarasıyla en çok büyüleyen piknik alanlarından biri olan Elmasburnu Mesire Yeri, tıpkı adı gibi elmas değerinde bir yerdir. Upuzun kumsalı, Karadeniz'in müthiş maviliği gelen her misafirine kamp yapma imkanı sunuyor ve gören herkesi adeta büyülüyor. Burada tepelerden denizin derinliklerine kadar inen kayalıklarda zıpkınla balık avlamak oldukça keyifli bir aktivite… Çevre yürüyüşleriyle, piknik alanlarında geçireceğiniz zamanlarla güzelleştireceğiniz Elmasburnu Mesire Yeri'ne bir gününüzü ayırabilirsiniz.

YUŞA TEPESİ
İstanbul'un en çok turist çeken bölgelerinden biridir Yuşa Tepesi ve Beykoz ilçesinde bulunur. Denize en yakın ve en yüksek tepesi olan bu noktada Yuşa Peygamberin gömülü olduğuna inanılmaktadır ve bu sebeple fazlasıyla ziyaretçi akınına uğrar. Ancak bu bilgiyi doğrulayacak bir belge yoktur.
Yuşa Tepesi'ne gelen insanlar burada adak adamakta olup, dilek dilerler. Yuşa Peygamberin bulunduğu türbe 17 metre uzunluğundadır. Bu kadar uzun bir türbe olması ya yattığı yer tam olarak bilinmediği için ya da büyüklüğüne duyulan saygı sebebiyle olduğu düşünülmektedir. Bu tepede bulunan yapıları Sadrazam 28. Çelebi Mehmet Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır; ancak günümüze kadar yaşanan depremler ve yangınlar sonucu hasar görmüştür.
Muhteşem manzarasında sessizliği dinleten Yuşa Tepesi en görülesi yerlerden biridir.

YOROS KALESİ
İstanbul başlı başına bir dünya, bir kültür…
İçinde kendi güzelliğinden parçalar verdiği o kadar tarihi kalıntıları, boğaz havası, yeşillikler ve doğanın en güzel yüzleri vardır ki; bir günde gezilecek gibi değildir.
Muhteşem yapıtları arasında Yoros Kalesi 12.yüzyılda Cenevizliler tarafından yapılmıştır ve Anadolu Kavağı'nın simgesi durumdadır.
Buranın mistik atmosferi eşliğinde bir boğaz manzarasında en keyifli anlarınızı geçirebilirsiniz. Ulaşmak da zor değil Yoros Kalesi'ne. Kadıköy, Sarıyer ve Eminönü'nden deniz yolunu kullanabilirsiniz. Beykoz'da bulunan tarihi Yoros Kalesi'nde müthiş bir boğaz havası almak günlük de olsa sizi streslerinizden sıyırıp alacak.

POLENEZKÖY TABİAT PARKI
İstanbul'u anlatan bir doğa güzelliği daha; Polonezköy Tabiat Parkı.
Önceden bir Polonyalı köyü olan bu bölge 1994 yılında tabiat parkı olarak ilan edilmiştir. Bahçesinin içinde bulunan küçük ama bir o kadar da şirin pansiyonlar ve oteller, lokantalar ve birçok aktivite yapabileceğiniz bir yerdir.
İstanbul'dan sadece yarım saat 45 dakikalık bir mesafede bulunur ve İstanbul'un doğasını en iyi şekilde temsil eden yerlerden biridir Polonezköy Tabiat Parkı. Beykozyönünden gidildiğinde girişinde hemen kilise ve katolik mezarlığı karşılar sizi. Buradaki pansiyonlarda konaklayarak harika günler geçirebilirsiniz. Sadece doğanın en güzel yeşillikleri ve siz… Polonezköy Tabiat Parkı ile uyumuz harika olacak. Şehir içinde şehrin kalabalığından uzaklaşmak ruhunuzu besleyecek.

ANADOLU FENERİ
Osmanlı döneminden kalan ve Fransızlar tarafından yapılan müthiş bir fener daha.
İstanbul'un Beykoz ilçesinde bulunan Anadolu Feneri, İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışında yer almaktadır.
Bugün turistik bir gezi alanı olan Anadolu Feneri'nin çevresinde plaj ve balıkçı restoranları da bulunmaktadır. 1856 yılında yapılan fener, Karşısında bulunan Rumeli Feneri ile İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilere yol göstermeye devam etmektedir. Uzaktan baktığınızda ışığı sert ve güçlü gelir; fakat yanına gidip bu güzel feneri yakından gördüğünüzde ise, aslında sıcak bir ışığı olduğunu fark edeceksiniz ve sizi kesinlikle çok mutlu edecek manzarasını göstererek keyif almanızı sağlayacak.

ÇUBUKLU KORUSU
17.2 hektarlık bir alanı kaplayan Çubuklu Korusu (Hıdiv İsmail Paşa Korusu), İstanbul Beykoz'a bağlıdır. Çubuklu sırtlarında yer alan koru, Hidiv Korusu olarak da bilinir. Bizans dönemi zamanına dayanan bir yerleşim alanı olduğu söylenmektedir.
Korunun içerisinde Bizans döneminden kalan su yolları sarnıç kalıntıları vardır. Hatta Bizans kaynaklarındaki bilgiye göre bu yer; Aziz Aleksandır tarafından kurulan ve Akimitis olarak adı konan keşişlerin yaşamını sürdürdüğü bir manastırmış. Bu manastırda keşişlerin gece gündüz nöbet tuttukları bilgisi de kaynakta yer almaktadır. O dönemlerde ölen Aziz Aleksandır'da buraya defnedilmiştir.
Osmanlı Dönemi'nde ise Mısır Hidiv'i İsmet Paşa buradan iki yalı satın almıştır. Ardından Oğlu Abbas Hilmi Paşa, bu kalan mirasın üst kısmına “'Hidiv Kasrı”' adında bir köşk yaptırmıştır. Daha sonraki zamanlarda vekili Şevket Muhtar aracılığıyla bu koruyu ve malikaneyi İstanbul Belediyesi'ne satışını yaptırmıştır.
Bizans'tan Osmanlı'ya ve günümüze kadar gelen Çubuklu Korusu'nun yeşilliği şehrin en güzel yerinden hala göz kırpıyor. Eski tarihlere dayanan bu koruyu ziyarete gittiğinize hiç pişman olmayacaksınız.

HİDİV KASRI
1907 yılında yapılmış olan Hidiv Kasrı, İstanbul'un Beykozilçesinde yer almaktadır. Mimarisi İtalyan asıllı Delfo Seminati'dir ve Mısır'ın son Hidiv'i Abbas Hilmi Paşa'nın isteği üzerine inşa ettirilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu Mısır valilerine Hidiv ünvanını vermiştir. 19. Yüzyılda İngiliz nüfusunu kırmak için Hidiv Abbas Hilmi Paşa'nın İstanbul'da kalması gerekiyordu. Bunun için Beykoz'un Çubuklu sırtlarında şato görünümlü bu yeri inşa için uygun bulmuştu. 1980'lerde restore edilen Hidiv Kasrı o dönemlerde kısa bir süre otel olarak kullanıldı. Günümüzde ise lokanta ve sosyal tesis olarak kullanılmakta olup, çeşitli yerlerinde hala zarif görünümlü çeşmeler ve havuzlar mevcuttur.

MİHRABAD KORUSU
Mihrabad Korusu İstanbul'da kır düğünü için benzersiz mekanlardan birisi olarak ün salmıştır. Kocaman bir çim alanda, yeşillikler içinde deniz kıyısında ya da enfes boğaz manzaralı bir korudur. Beykoz ilçesine bağlı Kanlıca ve Kavacık arasında bulunur. Halkın ziyaretine açıktır.
İsmini nereden geldiği konusundaki bir iddiaya göre; Nevşehir'li Damat İbrahim Paşa tarafından yapılıp lll.Ahmet'e hediye edilen ve bir hafta gibi kısa bir süre içinde Yeniçeriler tarafından yakılan Mihrabat Kasrı'ndan alındığı söylenir. Yıllar geçtikçe giderek küçülen koru hala turistler tarafından ilgi görmektedir. Zamanında Yahya Kemal'in her şeyden uzaklaşmak istediğinde kaçıp dinlendiği ve bazı şiirlerini burada yazdığı bilinir. Yahya Kemal ve Özdemir Asaf gibi birçok şair ve yazar da bu eşsiz korunun güzel manzarasını yazılarında yansıtmıştır.
İlkbahar aylarında defne kokusunu içinize çektiğinizde huzur bulabileceğiniz bir yer olan Mihrabat Korusu'nda piknik yapmanın keyfini doyasıya yaşayacaksınız. Ailenizle ve dostlarınızla birlikte hafta sonunuzu anlamlı bir hale getireceksiniz.

KÜÇÜKSU KASRI
1751 senesinde büyük bir törenle açılan ve padişahların konaklayıp hoşça vakit geçirmesi için inşa edilen Küçüksu Kasrı zaman içinde gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sonucu günümüzdeki haline kavuşmuştur.
1857 yılında hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı'nın mimarı ise Nikoğos Balyan Kalfa'dır. Bina tuğla ve taş kullanılarak yükseltilmiştir ve eski ahşap görünümünden sıyrılmıştır. Bugün bodrumu ile 3 katlıdır.
Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, havuzunda ve bahçesinde çeşitli batı tarzlarında süsleme motifleri kullanılmıştır. Oda ve salonlar ise oldukça değerli sanat eserleriyle döşenmiştir.
Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet Döneminde bir süreliğine devlet konukevi olarak kullanılmış olsa da günümüzde bir müze ve saray işlevi görmektedir.

ANADOLU HİSARI
Rumeli Hisarı'nın karşı komşusu, Beykoz'un en yaşlı sakinlerinden Anadolu Hisarı, Boğaziçi kıyılarında görebileceğiniz en muhteşem yapılardan biridir.
En çok bilinen ismi Güzelcehisar olan ve Yıldırım Beyazıt tarafından boğaz hakimiyetini arttırmak için yaptırılan kale uzun yıllar boyunca çok önemli bir askeri işlev görmüştür.
Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan kale aynı zamanda semtin simgesidir.
Ön tarafına inşa edilen yapılar nedeniyle zamanla deniz kenarından biraz daha içerde kalan kale Göksu deresinin boğaz sularıyla birleştiği yerdedir.

GÖKSU DERESİ
Asırlık çınarları, kıyılarında kış aylarında bile yemyeşil kalan ağaçları ile sessiz bir doğa harikasıdır Göksu Deresi.
Anadoluhisarı'nda, kalenin hemen yanında boğaza ulaşan, hem bir balıkçı barınağı hem de kenarına kurulu mekanlarda hoş vakit geçirebileceğiniz Göksu Deresi ve çevresi semtin en güzel kesimleridir.
Kıyılarından semtin tepelerine doğru yayılan Göksu ve Küçüksu mesire yerleri hem semt sakinlerinin hem de İstanbul'un diğer yerlerinden gelen ziyaretçilerin tercih ettikleri yerlerdir. Özellikle bahar ve yaz aylarında dere kenarındaki restoranlarda taze deniz ürünlerinden yiyebilir, sevdiklerinizle güzel vakit geçirebilirsiniz.
ANADOLU KAVAĞI

Eğer istanbulu geziyorsanız yada İstanbulda yaşayıp şehrin yoğun temposundan biraz uzaklaşmak istiyorsanız işte size gittiğiniz asla pişman olmayacağınız bir semt. küçük bir balıkçı semti olan Anadolu Kavağı güleryüzü ve sıcacık ortamı ile bir akşam yemeği için sizleri bekliyor.
Mahallenin tepesinde, Marmara Denizi ile Karadeniz’in bağlantı noktasına hakim bir noktada konumlanan, Doğu Roma döneminden kalma Yoros Kalesi, mahallenin turiziminin ana dayanağıdır. Bir diğer turistik öğe de mahallenin balıkçı restoranlarıdır. Bunlar sayesinde yaz aylarında mahalle nüfusunun 4-5 katı turist çekebilmektedir. Yerli turist daha çok karayoluyla gitmeyi tercih ederken, yabancı turistler daha çok şehir hatlarının gezi vapuruyla gitmeyi tercih ederler.